incilTurK.Com

 
 
 
 

 
 

 

 


 

11- Allahın Rahmeti

Kuran'da Allah'ın İsa Mesih'i şöyle adlandırdığını görüyoruz:

''İnsanlar için bir ayet (mucize ) ve bizden bir rahmet'' (Meryem 19:21 ).


Nitekim Kuran Muhammed hakkında da şöyle diyor:

''Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik'' (Enbiya 21 : 1 07).

Muhammed'e gelen vahiy ile İsa Mesih'in vahyi arasındaki derin uçurumu fark eder fark etmez, “'rahmet”in de Muhammed'in katında İsa Mesih 'in rahmetinden apayrı bir içeriği olduğunu kavrarız. Muhammed, kendisini Allah'a teslim etmiş bir kul peygamberdi. Melek Cebrail'in kendisine dikte ettiği vahyi bildiriyordu. Oysa İsa Mesih sadece bir nebi ya da resul olmayıp, bedene girmiş vahyin kendisiydi ve özünde Allahın sonsuz kelamına sahip olduğundan, melek gibi bir aracıya gerek duymuyordu. Nasıl İncilin vahyi Kuranın vahyinden tamamen farklıysa, Muhammed'in rahmeti de İsa Mesih'in rahmetinden öylesine farklıdır.

Muhammed'in vahyi Kuran ayetleri, kutsi hadisler ve kimi örnek davranışları biçiminde tecelli etti. Tüm bu duyurular, emir ve yasaklarıyla İslam ümmetinin yaşamını düzenleyen şeriatta birleşti. Şeriat bir yandan abdest, namaz, oruç, zekat ve hac gibi ibadetleri ayrıntıyla açıklarken; diğer yandan miras, ticari akitler , cihat ve ceza kanunu gibi toplum yaşamının tümünü kapsayan düzenlemeleri de içeriyor. Müslüman'ın yaşamı böylelikle şeriatın uygulanmasıyla ifadesini buluyor.

Oysa İncil, insanoğlunun yasa (şeriat)yı tutmakla aklanamayacağını bildiriyor. Çünkü hiç bir insan şeriatın gereklerini yerine getiremez. Örneğin hiç bir Müslüman en ufak bir hata yapmaksızın abdest alabildiğini iddia edemez; çoğunluk beş vakit namazı ihmal ediyor, milyonlarca Müslüman zaman zaman oruç bozmuştur, birçok Müslüman hac farizasını eda ederken bir takım hatalar yapmıştır. Eşlerine ve çocuklarına karşı erkekler ne kadar sık suç işlerler! Hile hurda ile yapılan akit ve sözleşmeler her yerde görülüyor. Arada sırada ''küçük'' te olsa yalan söylemeyenimiz var mı? Kibirden, bencillikten, kin ve kirli düşüncelerden azade tek bir insan var mı? O halde Allahın şeriatı insanoğlunu eylemleri ve niyetleriyle yargılıyor. Şeriatın özeti, suçlu insanın, işe yaramazlığı, günahı ve doğasının bozukluğu nedeniyle mahkum edilmesidir. Evet, Muhammed'in şeriatı, bir zamanlar hayatı tümüyle Allahın kontrolüne sokmaya çalışan Musa yasası gibi, İslam ümmetinin yaşamını kapsamlı bir biçimde düzenleme iddiasındaydı. İmanlılar, kendilerini tümüyle Allah'a teslim edecek, Yaratan'a sınırsız itaatte bulunacaklardı. Halbuki şeriat ne suçluyu aklayabilir, ne de günahlıyı günahından kurtarabilirdi. Her yasa günahlıyı mahkum eder , onun yok edilmesini talep eder. Kişi şeriat nedeniyle cehenneme gider. Zira şeriat adil bir yargıçtır ve kimse onu hoşnut edemez.

Her dindar, Allahın affına kavuşmayı temenni eder. Müslüman, ''iyiliklerin kötülükleri giderdiğini'' ümit eder (Hud 11 : 114, Fatır 35:29- 30). Fakat gerçekte İslam ümmetinin hiç bir ferdi, ''yargı günü’nden önce nihai ve kapsamlı bağışa kavuşamayacak. Çünkü yargılayan şeriattan başka temsilcileri yok Müslümanların yargıda. Dahası, şeriat asla kurtarış vaat etmiyor! Her kişi yargı anında günahları ve ihmalleri nedeniyle hesaba çekilecek ve şeriat sonunda tüm izleyicilerini mahkum edecek. İslam peygamberi bu nedenle tüm imanlıların cehenneme gireceklerini itiraf etti:

''Rabbine and olsun ki, biz onları mutlaka uydukları şeytanlarla birlikte hasredeceğiz sonra cehennemin yanında diz çöktürerek hazır bulunduracağız... Sizden cehenneme girmeyecek olan yoktur. Bu, Rabbinin, yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür'' (Meryem 19:68- 71).

''Fakat Rabbinin merhamet ettikleri bir yana; esasen onları bunun için yaratmıştır. Rabbinin, And olsun ki, cehennemi hep insan ve cinle dolduracağım sözü yerine gelmiştir'' (Hud 11 : 119-120).

İtiraf edelim ki, İsa Mesih İmanlısı da, Budist’te, Hindu da, Müslüman da doğası gereği kötüdür. Çünkü hiç bir insan doğru değildir: ''Herkes günah işledi, Allahın yüceliğinden yoksun kaldılar'' (Romalılar 3:23). Allah İsa Mesih'te insanlığa özel bir merhamet bağışladı. Bu, günahlıları mahkum etmeyen, helak etmeyen, tersine onları Allahın gazabından ve adil yargıdan kurtaran bir merhamet! (Yuhanna 3:17-18)

İsa Mesih, Allahın yasalarını geçersiz kılmadı, havarilerinden, yasayı tutmalarını istedi. Ancak İsa Mesih'in geliş nedeni, uygulanması imkansız bir yasa belirlemek değil, Allahın sevgisini günahlılara duyurmak ve onları ücretsiz aklamaktı. İsa Mesih söylediğini yaşadı, yasayı yerine getirdi ve sonunda dünyanın günahını taşıyan Tanrı kuzusu oldu (Yuhanna 1:29). İşaya peygamber bundan 2700 yıl önce İsa Mesih'in yargımızı bizim yerimize yüklenişini şöyle açıkladı :

''Acılarımızı o taşıdı, elemlerimizi o yüklendi. Biz sandık ki, o cezaya uğradı, Allah tarafından vuruldu alçaltıldı. Fakat günahlarımızdan ötürü o zedelendi, esenliğimiz için olan ceza onun üzerine indi ve onun bereleriyle biz şifa bulduk. Hepimiz koyunlar gibi yolu şaşırdık; her birimiz kendi yoluna saptı; ve Rab hepimizin günahını onun üzerine koydu'' (İşaya 53:4-6).

İsa Mesih, izleyicilerini yasanın lanetinden, son günde yargının hükmünden kurtardı; aklayışına iman ederek yanma gelenleri akladı. İsa Mesih insanları Allah ile barıştırdı, sonsuz bir esenlik, barış gerçekleştirdi. Haberci Pavlos bu ruhsal gerçeği kabul etmeye bizi şöyle teşvik ediyor: “Allah'la barışın, çünkü O, günah nedir bilmeyeni, Allahın doğruluğu bizde olsun diye, bizim uğrumuzda günah yaptı'' (II.Korintoslular 5:21). Bundan ötürü İsa Mesih, önünde yatan felçliye: “Güven oğlum, günahların sana bağışlandı!” diyebildi. Tövbe eden günahlı bir kadına da öyle seslenmişti: “Günahların bağışlandı!” Günahlarından dolayı pişmanlık duyan herkese İsa Mesih bugün de aynı çağrıyı yapıyor: “Allah seni seviyor, çünkü seni O'nunla barıştırdım”.

Allah uygulanması imkansız ağır bir şeriat kursun diye yollamadı İsa Mesih'i dünyaya. Asla! İsa Mesih, Allahın bedene girmiş merhametiydi; Kutsalın tüm insanlığa olan sevgisi O'nda belirdi. O, günahlıları sevdi, düşmanlarını kutsadı, çaresizleri, başarısızları cesaretlendirdi. Meryem Oğlu, ''Rahman ve Rahim Olan’ın rahmetiydi. Bu, O'nun Allah'la aynı özden ve O'nun bedene girmiş Ruhu olduğunu gösterir (Nisa 4:171). O'nunla Allahın rahmeti arasında hiç bir fark yoktur. O nedenle, O'nun tüm insanlığın yerine sunmuş olduğu kurtarmalık (kefaret), gerçekte Allah'ın helak olmuş insanlığa sunduğu bir bağıştı. Aklanma lütfunu kabul eden kişi, Allah’la barışır, İsa Mesih’in diri olduğunu, Yüceliğin sağında oturduğunu görür. İsa Mesih’in merhameti bizi ne mahkum ediyor ne de helak! Aksine, o genel bir aklanma, özel bir lütuf ve Allah ile barış gerçekleştirdi.

İsa Mesih’in izleyicileri artık ne Musa’nın ne de Muhammed’in yasası altında yaşıyorlar. Onlar İncil’in lütfundandırlar. Kuran da bu ayrıcalığı açıkca vurguluyor:

İncil sahipleri Allah’ın indirdiği ile hükmetsinler. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar fasıklardır” (Maide 5:47).

O halde Kuran, İsa Mesih İmanlılarını yasal olarak şeriattan özgür kılıyor, onların İncil lütfunda bulunduklarını teyit ediyor. İsa Mesih’in merhameti kapsamlı bir esneklik, ruhsal canlılık ve kurtuluş bilinci bağışlar, bizleri sevgi hizmetlerinde bulunmaya sevk eder.

Sonraki Sayfa (Kim Daha Yüce-Sonuç)

   
© Copyright incil.türk