Sigara ve İçki
.Tarihin
akışında bir anıt gibi beliren İbrahim’in
(İ.Ö. 2000) adı her zaman duyulur, saygıyla
anılır. Tanrı putlara eğilen bu insanı
yalancı ilahlara tapınılan UR’dan (Irak’ta)
çekti. Kendi bağlısı kıldı. “İbrahim RAB’be
iman etti, RAB da bunu ona doğruluk saydı”
(Yaratılış 15:6). O din yoluyla değil,
kanıtlı imanla doğruluğa kavuştu. İbrahim’in
eşi Saray döl veremiyordu. Bu tarihsel
adamın mirasçısı kim olacaktı? Evin görevlisi
Şam’lı El-Yazar’dı. Mirasçım salt bu mu
olacak diye üzüldü durdu İbrahim. Bu doğaldı;
çünkü iman ettiği Tanrı’nın sınırsız mucize
gücünü daha kesinlikle anlayamamıştı.
Birgün Tanrı yüceden İbrahim’e seslendi:
“Hayır, mirasçın o değil; kendi oğlundur.
Göğe bir bak; yıldızları sayabilir misin?
İşte soyun böyle olacak.” İbrahim eşi
Saray’la birlikte bir ara Mısır’da yaşadı.
Saray orada Hacer adlı puta tapan bir
hizmetçi kız edindi. Tanrı vaadini gerektiği
gibi değerlendiremeyen Saray’ın aklı o
dönemin ilkel bir uygulamasından medet
bekledi. Buna göre döl veremeyen ev hanımı
hizmetçisinden çocuk edinebilirdi. Bu
kafayla Saray hizmetçisini İbrahim’e eş
kıldı. Doğan çocuğa anne olmayı umarak
sevinmekteyken evdeki pazar çarşıya uymadı.
Hacer, “Ne munasebet!” diyerek İsmail’e
sahip çıkıverdi. Eyvahlar olsun! Çok eşlilik
evlerinde her zaman görüldüğü gibi burada
da başladı bir hırıltı. Ama egemen Tanrı’nın
kararı daha tümlenmemişti. Tanrı Saray
adını Sarah’ya değiştirdi. Yeniden İbrahim’e
konuştu: “Eşin Sarah’yı kutlayacağım;
ondan sana bir oğul vereceğim. Ulusların
anası (yeni adın anlamı) olacak o. Sarah’nın
doğuracağı çocuğun adına İshak diyeceksin.
İshak’la ve onun soyuyla andımı sonsuz
and olarak saptayacağım” (bkz. Yaratılış
17:15,16). Yaşı geçmiş bu çifti böylesi
sevindirici bir mucize beklemekteydi.
İbrahim 100 eşi de 90 yaşındayken –hem
de Sarah döl veremezken– Tanrı onlara
nur topu gibi bir evlat bağışladı. Adını
İshak koydular; çocuğu bağırlarına bastıklarında
canları sınırsız coşkuya gark oldu. Bu
çocuk Tanrı vaatlerini bağrında taşımaktaydı.
Ama evdeki durum daha da berbatlaştı.
Sağlıklı bir aile denemezdi onlara. Bir
çöplükte iki horozun ötemediği gibi, Sarah
ile Hacer ikide bir sürtüşmekteydi. İbrahim’in
barış sağlama uğraşları para etmiyordu.
Sonunda büyük kavga çattı koptu. İshak’ın
sütten kesildiği gün İbrahim parlak bir
şölen düzenledi. İsmail’in yaşı 14’tü;
İshak’ı nasıl da kıskandı! Pabucu dama
atılmıştı. İshak’ı tiye almaya başladı.
Gelişim Sarah’yı çileden çıkardı, protestoyu
çekti: “Bu köle kızla oğlunu evimizden
salacaksın.” İbrahim’in benzi uçtu. Tanrı
yüceden seslenerek onu yatıştırdı: “İbrahim,
çocuk ve köle kız nedeniyle canın sıkılmasın.
Sarah’nın sana dediği her sözü uygula.
Çünkü soyun İshak aracılığıyla anılacak.
Köle kızın oğlunu da bir ulus yapacağım.
Çünkü o senden geldi” (Yaratılış 21:13).
Yeryüzünde dinsellik-törecilik çeşit
çeşit. Ne var ki şu geçici yaşamın akımı
Hacer’in omuzundaki yetersiz suyla susuzluğu
gidermeye çalışma uğraşı. Hiç dindirileme-yen
ruhsal susuzlukta tatminsiz kadın erkek
tulumda güncelliği gitmiş suyla kanamıyor,
çıkındaki ekmekle doyamıyor. Çetin yaşam
yolculuğunun sonunda bunlar tükenince
onu ne beklediğini bilemiyor. Tanrı İsmail’in
soyunu kanıtlı arınmaya, güvenlikli sonsuza
bağlamaya çağırıyor. Gelgelelim o, İsa
Mesih’in kefaret edici varlığından kaynakla-nan
kayra ırmağının doluluğunu ve üstünlü-ğünü
bilemiyor. İsa’nın sesiyle Tanrı şöyle
çağırmakta: “Kutsal Yazı’da belirtildiği
gibi, bana iman eden kişinin içinden diri
su ırmakları kaynaklanacaktır” (Yuhanna
7:38). Peygam¬berlerin bu haberi yansıtan
sözlerini okuyabilirsiniz (bkz. Yeşaya
58:11; Yeremya 17:13; Yoel 3:18; Zekarya
14:8). Baba Tanrı’dan gelen bu cömert
armağanı imanla kabul edenin kavuştuğu
canlılık, esenlik, ferahlık insansal güvenlerin
toplamından üstündür. Davut kurtarıcı
Mesih’in gelişine içtenlikli bir Mezmur’la
peygamberlik etmişti: “Ya Tanrı, sensin
benim Tanrım, seni çok özlüyorum; canım
sana susamış, kurak, yorucu, susuz bir
diyarda bütün varlığımla seni arıyorum”
(Mezmur 63:1). Bu yakarıya aldığı tanrısal
yanıtı da o şöyle kutladı: “RAB’bi sabırla
bekledim. Bana yöneldi yakarımı duydu.
Mahvolma çukurundan, bataklık çamurundan
beni çıkardı. Ayaklarımı kaya üstünde
tuttu; adımlarımı pekiştirdi. Ağzıma yeni
bir ilahi koydu; Tanrımız’a şükran ezgisi..”
(Mezmur 40:1-3a).
Hacer’le İsmail’in onları seven ve kendileriyle
ilgilenen Tanrı’ya yükselttiği dua yazılmış
olsaydı herhalde onlardan da aynı içtenlikli
sözleri duyabilirdik. Canlarını kurtaran
kayra Tanrısı’na onlar da tıpkı Davut
gibi şükürler sundu. Her kutluluğun kaynağı
egemen Tanrı’nın dünyaya gönderdiği yaşam
ekmeğiyle yaşam suyu için.. Çok sevilen
başka bir Mezmur’un sözleriyse şöyle başlar:
“RAB’be şükredin. Çünkü O iyidir, çünkü
sevgisi sonsuzdur. RAB’bin kurtardıkları
böyle desin” (Mezmur 107:1-2a). Kayra
ve sevgi Tanrısı’nın temel isteği kurtarıcı
Mesih’in kurtarmalığıyla kadını erkeği
günahın sert boyunduruğundan kurtarmak,
gelecek amansız yargıdan onları özgür
kılmaktır.
Rab İsa Mesih dünya çöllüğünde “iyilik
yaparak ve iblisin egemen kesildiği bütün
insanları iyileştirerek yer yer dolaştı”
(Habercilerin İşleri 10:38). İsa Samiriye’de
bir kuyu başında oturuyordu. Oraya bir
kadın su çekmeye geldi. Güneşin tepede
her yanı kavurduğu anda. İsa su istedi.
O Yahudi’dir diye kadın su vermeye yanaşmadı.
İsa kadına hiç duymadığı bir müjdeyi iletti:
“Eğer Tanrı’nın sana armağanını ve sana,
‘Bana su ver, içeyim’ diyenin kim olduğunu
bilseydin, sen O’ndan isteyecektin, O
da sana yaşam suyunu verecekti.. Benim
vereceğim sudan her kim içerse sonsuza
dek susamayacaktır. Vereceğim su sonsuz
yaşam sağlamak için onun iç varlığında
kaynaklanan bir pınar olacaktır” (Yuhanna
4:10,14).
Onu dünya çapında ata kılmaya çağıran
Tanrı’nın güvenlik vaadini duyan İbrahim’in
yüreği ferahladı, buyruğu uyguladı. Sabahleyin
erkenden kalktı. Tanrı isteğini Hacer’e
iletti. Bu tarihsel kararla yepyeni bir
yöntemi çizmekteydi. Anneyle oğluna bir
heybede bol ekmek verdi, kocaman bir tulumu
da suyla doldurdu. Hacer tulumu yüklendi,
İsmail de ekmeği taşıdı. Her ikisi de
evi kesinlikle bıraktı, İbrahim ailesiyle
yaşadı. Hırıltının ardı kesildi.
Genç bayanla oğlu nereye gitsinler! Yurtsuz-vatansız
bir ana ve oğul. Yanlarındaki suyla nevaleden
beslenerek Bar-Şeba çölünde dolaşıp durdular.
Hacer’i korku sardı: “İsmail ölecek, ardından
da ben!” Böylesi karanlık bir sonuç mu
bekliyordu kendilerini? Kaç can telef
olmuştu o amansız çöllerde! Tanrı Kutsal
Sözü’nde birçok somut olguyu betim niteliğinde
kullanarak hepimize köklü değerlerini
açıklar: Dünyanın sert çöllüğünde gezip
dönen, bin bir tehlikeyle yüzleşen yitik
kadın ve erkekler. Bunlar yardıma muhtaç.
Çocuğun ölümünü görmeyeyim diye düşünerek
Hacer onu bir çalı dibine bıraktı, azıcık
ırağa çekilip umutsuzluk içinde hüngür
hüngür ağladı. Niteliklerinden biri sevgi
olan, eşsiz kayrayla yardımını uzatan
Tanrı kadının iniltisini duydu, Hacer’e
bir meleğini gönderdi: “Nen var Hacer?
Korkma! Tanrı çocuğun sesini duydu. Kalk,
olduğu yerden onu al; büyük bir ulus kılacağım
onu” (Yaratılış 21:18). Tanrı o anda akılları
durduran bir mucize yaptı. O yerden su
kaynaklandı. Hacer sınırsız sevinçle o
coşkun pınardan tulumu doldurdu. İsmail
kana kana içti; Hacer de.. Susuz umutsuz
çölün ortasında diri Tanrı’nın sevgisi-kayrası
böyle kanıtlandı. İsmail çölde yerleşti,
okçu oldu. Tanrı İsmail’i birçok kuşağın
atası kıldı, ama vaatlerini İbrahim’in
soyu İshak’ta gerçekleştirdi. Ondan kral
Davut yetişti, Davut’tan da tüm insanlığa
kanıyla af ve yaşam suyu sağlayan İsa
Mesih doğdu.
Kutsal Kitap’ta geçen somut olayların
soyut anlamı belirgindir. Tanrı biz insanlara
ne anlatmak istiyor bu olayla? Tulumdaki
su bayatlanan, kurtlanan, sonra da kökü
kuruyan insan kökenli din, töre, biçim
şartlarının betimidir. Çıkındaki ekmek
de öyle: Bayat ve kupkuru. Bunlar dinsel
insanın din koşullarını ağır bir yük benzeri
omuzunda ha babam taşıyışını anımsatır.
Din icapları ademoğullarına yük ve külfettir.
Tanrı bunlara hiç muhtaç değildir. Bu
olgunun ikinci anımsatışı yaşam süresince
her şeyin eskiyip yozlaştığı gibi dinsel
alışkıların sonu gelmeyen yinelemelerden
sonra bıktırıcılığa dönüştüğüdür. Olaydaki
üçüncü soyut özellikse, dinsel şartların
aynı telden çalan töre ve biçimler zinciri
olduğuna, birgün mezarda bitişine hem
de sonsuz güvenliği veremezliğine işarettir.
Birey yaşam boyunca çok titiz bir dinsel,
ne etmeli ki dini ona kesin sonsuz güvenliği
veremiyor. Bunca dinselliğin ardından
canım acaba nereye gidecek? –Kaderin cilvesi,
tecelli, kısmet, alın yazısı, Allah bilir,
vb. Durum buysa ne yarar sağlayabildi
onun öylesi sıkı dinselliği, koşullara
bağlılığı? Nerede kaldı tanrısal egemenlik?
İsmail’in İshak’a yaptığı gibi insan soyunu
tiye mi alıyor O?
İsmail’den gelen kuşak bu güne dek Allah’a
inanır; hem de nasıl! Ne yazık ki bu ilişki
coşkunlukla akan pınardan kaynaklanan
Tanrı sevgisi, kayrası ve cennet bağışı
ile bağdaşamıyor. Tersine ağırlık çektiriyor,
eskiyen, kaynağı tükenen törecilikle denklenen
ümmetçilik ve şeriatçılık biçimciliğinde
beliriyor. Bunlarda günah suçluluğuna
karşı bağışlamalık, yerimize ölen göksel
kurtarıcının Tanrı yargısını kendisinin
yüklenmiş olduğuna güvenlik, cehennem
korkusundan özgürlük, Tanrı rızasına bağlılık
bilinmez. Bunca dinselliğe karşın tanrısal-ruhsal
bilgisizlik egemen. Ama bizi seven Tanrı
hem kafamızı göksel bilgisine açabilir,
hem de kendine özgü tasarılarını yaşamımızda
gerçekleştirebilir.
Geçmişi düzensiz olan bu kadın o anda
afalladı: “’Efendi’ dedi, ‘Görüyorum ki
sen bir peygambersin’” (Yuhanna 4:19).
Herkesin dil konusu ettiği bu günahlı
bayan oracıkta Mesih’i kurtarıcısı olarak
kabul etti; günahına tövbe etti, derin
heyecanla su testisini olduğu yerde bıraktı.
Hiç duymadığı Sevindirici Haber’i bu kez
suçlayıcılarına yaymak için kasabaya koştu,
kendini günahsız sananları uyardı, kurtarıcıya
çağırdı. Çok iyi tanıdıkları bu kadındaki
değişikliği görenlerin yüreğine ok saplanmış
gibi oldu. O gün niceler yaşam suyuna
geldi, Tanrı karşısında barış buldu. Hiç
duraksamadan diri Pınar’dan –İsa Mesih’ten–
yaşam suyunu imanla bol bol aldı. Onlar
da kadının kavuştuğu iman aşmasına geldi.
Eski Antlaşma’nın önde gelen peygamberi
Yeşaya bu suya ilişkin şöyle tanıklık
etmişti: “Bakın! Tanrı kurtuluşumdur.
Güveneceğim; çünkü RAB YAHWEH gücüm ve
ilahimdir. O bana kurtuluş oldu. Bu nedenle
Kurtuluş kuyularından sevinçle su çekeceksiniz”
(Yeşaya 12:2,3). Issız susuz çölün ortasında
ölümle boğuşan Hacer’le oğlu İsmail..
Diri Tanrı diri pınarından su getirerek
onlara kurtarışını sağlıyor. Tulumdaki
suyun yararsızlığını, bayatlığını, kısıtlığını
açık açık bildiriyor. İsmail’den gelen
kuşak bu güne dek Tanrı’ya inanır, O’na
tapar. Ama bu ilişki diri kaynaktan bollukla
akan Tanrı kayrası ve yeterliğiyle değil.
Dininin töreleri, biçimleri, yazıları,
uğraşları, kalıplaşmış uygulamalarıyla
Tanrı’ya geçerli olmaya çalışır İsmail’e
bağlı kuşak. Tıpkı tulumdaki su gibi sürekli
çaba, didiniş diler ve düş kırıklığı.
Kurtuluş güvenliği veremeyen, sonsuz yaşam
esenliği sağlayamayan inanç töreleri.
Yaşam ve sonsuzluk, yüzü gülmeyen kaderin
belirsiz cilvesine bağlı.
Sürekli susuzlukta ah çeken ademoğlu
tulumdaki suyla doyurulamıyor. İsmail’in
kuşağını sonu olmayan kurtuluş ve cennet
gönencine getiremiyor. Öte yandan Tanrı
kendi varlığından kaynaklanan kayra ırmağının
üstünlüğünü belirtiyor. Bu suyu değerlendirenin
kavuştuğu canlılık, esenlik ve güvenlik
her tür insansal gönencin ötesindedir.
Diri Tanrı’nın insanla ilgili temel isteği
kadını erkeği günahın o taşınamayan boyunduruğundan
ve getireceği sonsuz yargıdan kurtarmaktır.
Tanrı bunu sağlamak için insanlığa kurtarıcı
İsa Mesih’i gön-derdi. O insanlığa çeşitli
yollarla, ayrı ayrı betimlerle hiç değişmeyen
gerçeğini öğretir. Kızgın çölün ortasında
Hacer’le oğlu İsmail’e sağladığı o taze
pınar, bu olaydan iki bin yıl sonra İsa
Mesih’in haçlanışıyla tüm insanlığa sunulacak
kurtuluş ve özgürlük pınarını bildiri-yordu.
Hacer’le İsmail’in hiç çekinmeden ve duraksamadan
o taze pınardan içtiği gibi, çağlar boyu
çok sayıda kadın-erkek, genç-yaşlı bu
pınardan bol bol içerek kanasıya doymakta.
Günaha rest çekerek yaşam pınarına koşan
bugün de arıtılıyor, kurtuluyor sonsuz
cennete kavuşuyor. Kaderle kısmetle, alınyazısıyla
değil! Mesih’e imanla.. Bu pınarın suyu
parasızdır, çünkü onun ağır karşılığını
İsa Mesih kendi yaşamıyla ve kanıyla ödedi.
Bu pınara din törelerini uygulamakla ulaşılamaz.
Tanrı armağanına herhangi bir katkıda
bulunmaya kalkışırsan düş kırıklığı bekler
seni. Kurtarıcı İsa Mesih’in verdiği güvenlik
kesin ve bütündür. “Onlara sonsuz yaşam
veririm. Onlar sonsuza dek mahvolmayacaklar.
Hiç kimse de onları elimden kapamayacak”
(Yuhanna 10:28). “Her şey yerine geldi!
Alfa ve Omega Ben’im. Başlangıç ve Son
Ben’im. Susayana yaşam suyunun pınarından
karşılıksız olarak vereceğim”(Vahiy 21:6).
“Ruh ve Gelin, ‘Gel!’ diyorlar. Duyan
herkes ‘Gel!’ desin. Susayan herkes gelsin.
Dileyen, yaşam suyunu karşılıksız olarak
alsın” (Vahiy 22:17).
Thomas
Cosmades