İnsanlar, özgür doğmalı, özgür yaşamalı ve özgür bir şekilde istedikleri inancı seçmelidir. Bu özgürlükleri kısıtlamaya ve engellemeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

www.incilTurK.Com

 
 
 

 
 

 

 
 
 
 

 


 

Özellikle İslamcı basının sık sık gündeme getirdiği “Misyonerlik” iddiaları, Hıristiyanların kendi inançlarını yayma özgürlüğünü engellemeye çalışmalarında başka bir şey değildir. İnanç özgürlüğüne en fazla sahip çıkması Gerekenlerin, başkasının inanç özgürlüğünü engellemeye çalışması ise son derece anlamsızdır.

İnsanımız, inanç özgürlüğü konusunda yeterli bilgiye sahip değildir. Bu saptama, “aydın” bilinen kesim için de geçerlidir. İçlerinde “aydınların” da olduğu bazı insanlar, inanç özgürlüğünün yalnızca kendileri için geçerli olduğunu sanmaktadır. Bunlar, kendi görüş ve düşüncelerine uymayan inanç ve görüşlerin yasaklanmasını hatta cezalandırılmasını, gayet rahat bir şekilde isteyebilmektedir.

Özellikle İslamcı basının bir kısmında sık sık çıkan "misyonerlik faaliyetleri" konusundaki haberlerden biri"

Oysa inanç özgürlüğü herkes içindir. Anayasamız bunu açıkca ifade etmektedir:

“...Herkes, düşünce kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir” (26. madde)

“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefe inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz –ayrıcalık- tanınmaz....” (10.Madde)

Anayasamızın bu maddelerine göre dil, din, ırk ve cins ayrımı olmaksızın, herkes kanun önünde eşittir ve inançlarını yayma hak ve özgürlüğüne sahiptir.

Buna rağmen devlerin bazı kurumları, hiç çekinmeden gerçekleri çarptırmakta ve kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Bu kurumların başında Diyanet İşleri Başkanlığı gelmektedir.

İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ VE DİYANET:

Diyanet İşleri Bakanlığı tarafından yayımlanan bir kitapta şöyle deniliyor:

“Bilindiği üzere ülkemizde her ne şekilde olursa olsun Hıristiyanlık propagandası yapmak suçtur. Böyle propaganda yapan bir şahsa rastlarsak, onu da en yakın emniyet makamına bildirmek aynı zamanda vatandaşlık görevidir.” (Doç. Dr. Osman CİLACI, Hıristiyanlık propagandası ve Misyoner Faaliyetleri 45.s., Siyanet İşleri Bakanlığı yay..Ankara-1982)

“Ülkemizde Hıristiyanlık propagandası yapmak kanunen suçtur.” (A.g.e..57.s.)

Diyanet İşleri Başkanlığı acaba hangi ülkenin anayasasına dayanarak bu iddiayı ileri sürebiliyor? Diyanet, acaba Türkiye Cumhuriyeti Anayasasından ayrı bir anayasa mı kullanıyor?

Kitabı okumaya devam edelim:

“Denebilir ki, bütün dünya ülkeleri içinde din ve vicdan hürriyetine en geniş şekilde yer veren memleketlerin başında Türkiye gelir. Bu, asırlardan beri günümüze kadar böylece sürüp gitmektedir.” (A,g,e., 60, s.)

Kitabın yazarı Doç. Dr. Osman Cilacı, sanırsınız ki ayrı devletlerden söz ediyor, Hem “Hıristiyanlığı yaymanın suç olduğunu” ileri sürüyor hem de, “din ve vicdan hürriyetinin en geniş şekilde Türkiye’de bulunduğunu” ileri sürebiliyor! Ve içine düştüğü çelişkinin farkına bile varamıyor! Anlaşılan Sayın Cilacı'ya göre, bu kadar geniş “din ve vicdan hürriyeti” sadece Müslümanlar içindir!

Diyanet İşleri eski başkanlarından Prof. Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu'nun da Sayın Cilacı ile aynı görüşte olduğu anlaşılıyor:

“Diyanet işleri Başkanı Prof: Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu, Avrupa Topluluğu’na tam üyeliğe en hazırlıklı olması gereken kurumların başında Diyanet'in geldiğini söyledi. Prof Yazıcıoğlu, ‘Avrupa ülkelerinin en ücra köşelerinde dahi din adamları yüksek tahsillidir. Türkiye’de Diyanet’in 80 bin personelinden 50 bini imam Hatip Lisesi ya da daha alt derece eğitim görmüştür, 10 bini de ilkokul mevzunudur: Bu bizim için ciddi bir sorundur’ dedi. Avrupa Topluluğu'na girildiğinde halen ‘Suç olan Hıristiyanlık propagandasının serbest bırakılacağını anlatan Başkan, bu ortamda Türkiye'nin başarılı olabilmesi için yüksek öğrenim görmüş din adamı sayısının artırılmasının şart olduğunu bildirdi” (6 Ocak 1989, Milliyet gazetesi).

Diyanet’in eski başkanına göre, Hıristiyanlık propagandası ancak Türkiye'nin Avrupa Topluluğuna katılmasıyla “Suç” olmaktan çıkacak, Oysa, yasalarımızda öyle bir “suç” yoktur ki, Avrupa Topluluğuna girildikten sonra kaldırılsın! İslam inancını yaymak nasıl suç değilse, Hıristiyanlığı yaymak da suç değildir. Diyanet bunu çoktan öğrenmiş olmalıydı!

İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ VE BASIN

Bazı gazeteciler de, inanç ve görüş açıklama özgürlüğünün yalınızca kendilerine ait olduğunu sanmaktadır! Başkasının İnanç ve görüşlerine saygı göstermeyi bilmeyen bu “gazeteciler”, zaman zaman başkasının inançlarına ve özgürlüğüne saldırmayı da ihmal etmezler.

Bunu en çok yapanların, inanç hürriyetine en fazla sahip çıkması gereken “İslamcı” basının olması ise işin bir başka ilginç yanı.

Yine “Misyoner faaliyetlerinin” gündeme geldiği ve bazı kişilerin

 

 

 

 

din değiştirip Hıristiyan olduğu konusunda bazı haberlerin yapıldığı bir dönemde Zaman gazetesi şu sözle.re yer vermişti:

“İslam'ı bırakıp başka bir din seçen, mürteddir. Mürtede İslam’da hayat hakkı yoktur...” ( 16 Ocak 1988. Zaman gazetesi, 1. s.)

İslam dergisi de aynı sözlere yer veriyordu:

“İslam’dan dönene mürted denilir. İslam, mürtede hayat hakkı tanımamaktadır...'' (Mart 1988, İslam dergisi, 51. s.)

“İslamcı” basının okurlarına vermek istediği mesajı anlamak pek zor değil, Ama öldürmek, şimdiye kadar neyi halletti ki? İnsanları inançlarından dolayı öldürmek, hangi akıl ve mantığa sığar? İncil der ki:

“Rab’bin Ruhu nerede ise orada özgürlük vardır...” (İncil, 2. Korintoslular 3:17)

Evet, Allah özgürlükten yanadır. O, insanların ölmesinden, öldürülmesinden değil, yaşamalarından hoşnut olur. İnsanlar, özgür doğmalı, özgür yaşamalı ve özgür bir şekilde istedikleri inancı seçebilmelidir. Bu özgürlükleri kısıtlamaya ve engellemeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

İSLAMCI BASININ TUTARSIZLIĞI

İslamcı aydınlar, sık sık inanç özgürlüğünün olması gerektiğini belirtiyor, bu konuda Batı standardının yakalanması gerektiğini yazıp çiziyor ve bunu radyo ve televizyonlarında seslendiriyorlar. Ancak konu Hıristiyanlar ve Hıristiyanlık olunca bu sözlerini bir anda unutuveriyorlar.

Batı’da Müslümanlara tanınan inanç ve inançlarını yayma özgürlüğünü alkışlıyorlar, ama Türkiye buradaki Hıristiyanlara aynı özgürlüğü verince rahatsız oluyorlar.

Görülüyor ki hem Diyanet İşleri Başkanlığı’nın. hem de bazı “gazetecilerin”, inanç özgürlüğü konusunda kendilerini eğitmeleri gerekiyor. Bu kişilere, Türkiye’nin de imzalamış olduğu insan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin su iki maddesini de Okumalarını öneriyoruz.

“Her şahsın fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır; bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyetini, dinini veya kanaatlerini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette , öğretim , tatbikat, ibadet ve ayinlerle açıklama hürriyetini kapsar.”(18. madde )

Her ferdin fikir ve ifade hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları söz konusu olmaksızın malumat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek ve yaşamak hakkını gerektirir.” (19. madde)

Evet herkes hak ve hürriyetlerinin farkında olmalı ve başkasının hak ve hürriyetlerine saygı göstermelidir. Bunu yapmayan toplumların kardeşçe bir arada yaşamaları mümkün değildir.

   

© Copyright incil.TürK