Tanrı'nın
birliği ile ilgili olarak kabul gören İslam
inancı, İslamı Tanrı'nın Baba ve İsa'nın
ise Tanrı'nın oğlu olduğunu inkara sevk
etmektedir Kur'an şöyle der:
[Rab’biniz Allah işte
budur! Ondan başka ilah yok. Her şeyin yaratıcısıdır...Kur'an
6:1O2]
[Yahudiler, Uzeyr Allah'ın oğludur dediler.
Hıristiyanlar da Mesih Allah'ın Oğludur
dediler...Nasıl da yüzgeri çeviriliyorlar!
Kur'an 9:30]
[Bir
oğul edinmek Allah'a asla yaraşmaz. O'nun
şanı yücedir! Kur'an 19:35]
[De ki: “O Allah'tır, Ahad'dır, tektir.
Allah’tır, tüm ihtiyaçların, niyetlerin,
övgülerin, yakarışların yöneldiği tek kuvvettir
/ Samed'dir. Ne doğurmuştur O, ne de doğurulmuştur.
Hiç kimse Onun dengi ve benzeri olmamıştır
ve olamaz.” Kur'an 112: 1-4]
Çoğu
Müslüman, yukarıda ve Kuran’da yer alan
diğer metinlerden Hıristiyan inanışındaki
Tanrı'nın Baba ve İsa'nın ise oğulluğundan,
bunun Tanrı'ya eş koşmak olduğu anlamını
çıkarıyorlar. Yoksa, bir kadından başkası
nasıl olur da bir çocuk sahibi ve bir baba
olabilir?
Hıristiyanlar,
Tanrının şirk --eş koşma-- anlamında oğlu
olmadığı üzerine Müslümanlarla tamimiyle
aynı görüştedirler. Öte yandan, acaba Tanrı'nın
Baba niteliği ile İsa'daki Oğul özelliğinden
değişik bir bağlamda söz etmek mümkün olamaz
mı? En azından, pek çok Müslüman bu fikirlerin
İslam'a bütünüyle de yabancı olmadığını
kabul ederler.
Özellikle
Tasavvufta olmak üzere, kimi İslam erbabı
Tanrı'yı Baba, İnsanları İse Onun çocukları
olarak nitelerler.
Dahası,
genel olarak Müslümanlar bu “Baba ve Oğul
olma” olgularının çeşitli şekillerde kullanılmış
olduğunun da farkındadırlar: Mahatma Gandhi
Hint ulusunun babası olarak adlandırılır.
Bir ulusu oluşturan İnsanların tümü anavatanın
çocukları sayılır. Kötülükle dolu birine
‘Şeytanın Oğlu’ da denebilir. Tabii Şeytanın
bir de karısının olduğu düşünülmeden! Bir
yolcu için Kur'an, yolun oğlu anlamında
‘ibnu's sabil’ terimini ve göksel Kitap
yerine de kitabın anası anlamında olmak
üzere ‘ummu’l kitap’ kelimelerini kullanır.
Yani Kur'an, bu göksel kitabın bir kopyasıdır.
İncil'de
tekrar tekrar Tanrı için “Göksel Baba” sözleri
yer alır. Tanrı, ruhsal anlamda bir Babadır.
O'nun Babalığı Meryem yada İsa ile başlamış
da değildir. O, sonsuzluk boyunca Göksel
Baba'dır. Bu “Göksel Baba” adı, O'nun yarattıklarıyla
arasındaki mevcut ilişkiyi belirlemek ya
da O'nun bu ilişkinin varlığını istediğini
ifade edebilmek için kullanılır. Hal böyle
olunca da bu, O'nun tüm diğer harika isimlerinin
bir özeti ve temeli olarak ortaya çıkmaktadır.
Benzer
şekilde, yine İncil İsa'nın Oğul olmasından
da sık ve çok özel bir anlamda söz eder:
Sevgili
Oğlum budur; O'ndan hoşnudum! (Matta 3:17).
İsa
da kendisi için “Tanrı'nın Oğlu” der:
Başkahin
O'na yeniden, “Yüce olanın Oğlu Mesih sen
misin?” diye sordu. İsa, “Ben'im” dedi (Markos
14:61, 62).
Bu
sıfatı Hıristiyanlar sonradan uydurmadılar.
Aslında onlar , sıradan bir peygamberi,
İsa'yı, Tanrı'nın Oğlu haline getirmeye
de karar vermediler. Onu yaşayan Tanrı'nın
mevkiine yüceltmek ya da Tanrı'nın yanı
sıra bir tanrı yapmaya da kalkışmadılar.
Ne de, tarihin belirli bir evresinde tüm
Hıristiyanların İsa yerine “Tanrı'nın Oğlu”
diye bir kavramı koyarak, --bu terim bugünkü
İncil'de her nerede geçiyor ise-- bu yolla
Tanrı'nın sözünü çürütmeye karar vermiş
değillerdi.
Tanrı'nın
Oğlu, Meryem'le birlikte başlamıyor. O,
ezelden beri öyle idi. Meryem aracılığı
ile başlangıçtan beri Tanrı Oğlu olan, “insan
bedeni aldı ve İsa” oldu.
Ancak, İsa'nın bu Oğulluk yanını mantıklı
bir biçimde Müslümanlara nasıl iletebiliriz?
Belki de Tanrı sözü ile Tanrı arasındaki
farkı anlarsak, Oğul sıfatı ile İsa'nın
--Tanrı ile bir bütünlük içinde olmak üzere--
Baba ile olan ilişkisini de daha rahat anlayabiliriz.
Tanrı'nın ve O'nun sözünün ezeli ve ebedi
olduğu hususunda Hıristiyanlarla Müslümanlar
hemfikirdir. Bununla ifade edilen, iki ayrı
ebedi olgunun varlığını ileri sürmek değildir.
Çünkü Tanrı birdir. Daha da ötede, Müslümanlarla
Hıristiyanlar ebedi nitelikteki sözünü kendi
ölümlü -fani- yaratıklarına açıklayarak,
ebediyet ile fani alem arasında Tanrı'nın
bir köprü kurduğu konusunda da aynı görüşü
paylaşırlar. Ancak, her birinin kendi anlayışına
göre, sonsuz --ebedi-- olan ile sonlu --fani--
olanın buluşma noktası nerede olacaktır?
Tanrı'nın ebedi sözü ile geçici nitelikteki
yaratılış arasındaki bağlantı nerede bulunmalı
ki, Tanrı'nın ebedi sözü ölümlü insana onun
anlayacağı şekilde iletilebilsin?
Müslümanlara
göre Tanrı yarattığı dünyaya ebedi sözünü
Kur'an aracılığı ile iletmekte. Bu yüzden
de çoğu Müslüman tarafından Tanrı'nın ebedi
sözü olarak Kur'an kabul edilir. Onlar için
ebedi Söz sonsuza değin, hem Tanrı'nın varlığında
ve belirli bir yer ve zamana bağlı olarak
da Kur'an sayfalarında mevcuttur. Tanrı
ile daima birlikte olan Tanrı Sözü bir kitabın
sayfalarında yazılmış Arapça sözcüklerde
ya da onu ağızdan ağıza yayan kişilerin
kalp ve zihinlerinde şekillendi. Böylelikle,
Müslümanlara göre hemen hemen on dört yüzyıl
önce Muhammet'e bildirilen Arapça Kuran’da
ebedi olan gelip geçici --fani olanla buluşmuş
oldu.
Hıristiyanlara
göre ise, yarattığı dünyaya Tanrı, kendi
ebedİ Sözünü İsa isimli bir kişi aracılığı
ile açıklar. 0 nedenledir ki, İncil ebedi
sözden ya da Tanrı'dan, “Söz vücut buldu”
İfadesini kullanarak bahseder. O, insan
olan İsa'dır. Hıristiyanlar için İsa, Tanrı'nın
kendi sonsuzluğunun bu geçici dünyaya belli
bir yer ve zamanda açıklanışıdır.
İsa'da
Tanrısal, ebedi Söz ile ölümlü olan vücut
iç içedir. İsa, Tanrı'nın ebedi Sözü olarak
adlandırıldığı gibi, aynı zamanda Tanrı'nın
Oğlu olarak da adlandırılır. Ebedi olan
Söz ya da Oğul, İnsanoğlu İsa olmadan --hatta
Meryem'den de önce-- Söz ya da Oğul vardı.
Sonsuzluk içinde Tanrı'nın varlığı ile bir
bütündü. Tanrı'nın bir eşi olduğu fikri
Kuran’a olduğu kadar İncil'e de yabancıdır.
Bu nedenlerle İncil'e göre:
Başlangıçta
Söz vardı. Söz Tanrıyla birlikteydi ve söz
Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi.
Her şey O'nun aracılığı ile var oldu...Söz,
insan olup aramızda yaşadı. Biz de O'nun
yüceliğini, Baba'dan gelen Lütuf ve gerçekle
dolu olan biricik Oğul'un yüceliğini gördük
(Yuhanna 1:1-3;14).
Bu
nedenle İsa da Yuhanna
14:9'da şöyle der:
Beni
görmüş olan Baba'yı görmüştür.
Gerçekten
de Müslümanlar olsun, Hıristiyanlar olsun,
doğru olarak İsa'nın bir insan, Tanrı’nın
mesajını alan ve ileten bir hizmetli, bir
peygamber olduğunu ısrarla belirtirler Ancak
Hıristiyan açıklamasında Tanrı Sözü ve Oğul
olarak İsa, aynı zamanda Tanrı mesajını
sadece iletmekle yetinen bir peygamber olmanın
ötesindedir O, kendisi Tanrı'nın mesajı
ya da Sözüdür!
Müslümanlar
için Kur'an da bir kitap olmakla birlikte,
Tanrı Sözü de olması nedeniyle kitaptan
da öte sayılmaz mı?
Hıristiyanlarla
Müslümanlar Tanrı'nın ve O'nun Sözünün niteliği
ve Tanrı'nın, kendi Sözünü insanlığa bildiriş
tarzı üzerindeki görüş farklılıklarını sürdürebilirler.
Ancak, yukarıdaki açıklamaların ışığında,
Müslümanların bir bölümü fark etti ki, İsa'nın
Tanrı Sözü ve Oğlu bağlamında Tanrı'yla
mevcut ilişkisine dayanan Hıristiyan anlayışı
ne putperestlikle ilgilidir, ne de matematiksel
bir bilinmezliğin ifadesidir. Kuran’da İsa'nın
“Tanrı Sözü” olarak tanımlanmış olması bu
güçlüğün aşılmasını kolaylaştırmaz mı?
Hıristiyanlar
açısından, Tanrı'nın ebedi sözünün İsa'da
somutlaşmasının hareket noktası, ruhsal
bakımdan hasta durumdaki insanlığa duyduğu
sevgidir. Tanrı, yazılı bir mesaj göndermekle
yetinmek istemedi. İsa Mesih'in kişiliğinde
onları bizzat tedavi edecek kişi olarak
kendini sunma yolunu seçti. En Kutsal ve
en çok seven olması nedeniyle en yüce olan
Tanrı için böyle kişisel bir geliş pek mi
aykırı gözüküyor?
İncil'e
göre Kutsal Ruh ne bir melektir, ne de yaratılmış
bir varlık. Kutsal Ruh, Tanrı'nındır. Tıpkı
Tanrı Sözü'nün de Tanrı'nın olması gibi...
Kutsal Ruh, peygamberler aracılığı ile Tanrı'nın
vaatlerini ve hükümlerini aktarır. Ebedi
olan Tanrı Sözü, Kutsal Ruh'un gücü sayesinde
bakire Meryem'den doğmak suretiyle insan
oldu. Özellikle Pentikost gününden sonra
olmak üzere Kutsal Ruh İsa'nın öğrencileri
ile birlikte idi. İnsanların kalplerini
ve yaşamlarını güçlendirmede Kutsal Ruh,
İsa'nın mesajını kullanır; öyle ki, insanlar
İblis'e ve kendilerine çalışmaktan Tanrı'ya
ve komşularına hizmete dönsünler. İnançlı
kişi Kutsal Ruh'un aracılığı ile kendine
ya da kendi işlerine değil, kurtarıcısı
olan Tanrı'ya güvenir. Kutsal Ruh sayesinde
inançlı kişi “Tanrı'nın dostu” İbrahim'e
benzer ve Tanrı'ya da O'nun çocuğu gibi
“Baba” diye hitap edecek cesareti kendinde
bulur.
Böylelikle
Tanrı kendisini Baba, Oğul ve Kutsal Ruh
olarak açıklamış olur. Bu nedenledir ki,
Hıristiyanlar Tanrısal üçlükten söz ederler.
Tanrısal üçlüğü açıklamakla da Tanrı'nın
tek bir Tanrı olduğunu ve hiçbir şekilde
eşinin olmadığını vurgulamaktadırlar. Bu
düşünce esasla asla çelişmemektedir. Üçlük
sözünün İncil'de yer almadığı doğrudur.
Yine de Elçilerin İncil'deki yazılarında
bu üçlük, Tanrı'nın kendini açıklayışının
bir özeti olarak kaydedilmiştir. Kimi Müslümanlarca
anlaşıldığı üzere, eğer bu konu yalnızca
metafizik bir bilmeceden --ya da sırdan--
başka bir şey değilse, o zaman Tanrı'nın
birliği şeklindeki kesin İslam öğretisinin
Tanrı'nın ebedi niteliklerinin karşılıklı
ilişkileri ve Tanrı'nın sonsuzluğu ile münasebeti
şeklinde ifadelendirilişine ne demeli?
Yine
de bütün bunlar, Hıristiyanların Tanrı'yı
bütünüyle anladıklarını göstermez. Tanrı'yı
anlamaktan söz etmek şöyle dursun, bizler
kendi kendimizi bile ne kadar anlıyoruz
ki?!
Sonraki
Sayfa (İsa, Haç Üzerinde Ölmedimi?)
|