İKİNCİ
EMİR:
Kendin İçin
Oyma Put Yapmayacaksın
“Kendin
için oyma put, yukarda göklerde olanın ya
da yerin altında sularda olanın asla suretini
yapmayacaksın; onlara eğilmeyecek, onlara
ibadet etmeyeceksin; çünkü ben, senin Allah’ın
Rab, benden nefret edenlerden babalar günahını
çocuklar üzerinde, üçüncü nesil üzerinde,
dördüncü nesil üzerinde arayan; beni seven
ve buyruklarımı tutanların binlercesine
lütufta bulunan kıskanç bir Allah’ım”(Çıkış20:4-6)
İçeriği
açısından ikinci emri, birincinin devamı
ve açıklaması gibidir; kimi kez bu nedenle
birinci emrin ikinci bölümü olarak açıklanır.
Çoğu kez yanlış anlaşıldığı için yorumcular
ona “emirlerin en zoru” derler.
“Hıristiyan
Resimleri” Suçlaması Müslümanlık
ve Hıristiyanlıkta Putperestlik Putlar Tapınma
Allahın emri Kiliseler incil
Bu emre ilişkin olarak Müslümanlar
ve Yahudiler, Mesih İmanlıları’na sürekli
şu suçlamada bulunurlar: “Siz Allah’ın temel
emrine aykırı davranıyorsunuz; O’nun resmini
yapıyor, Yüce Olan’ı insan anlayışıyla tasvire
yelteniyorsunuz.” İkinci Emir’in yorumu
konusunda Mesih İnancı’nın mezhepleri arasında
da şiddetli tartışmalar meydana gelmiştir.
Kiliselerini resimlerle bezeyenlerin yanında,
böyle kiliseleri yakıp yıkanlar da olmuştur.
Kuşkusuz,
ne Allah, ne de görünmeyen âlem resmedilebilir;
O’nun yüceliğini resim yoluyla anlatmaya
çalışmak, bu yolda her deneme, O’nu aşağılamak,
çarpıtmak, yüceliğine leke düşürmektir.
“Kutsalların” heykelleri, melek ya da Baba
Allah ikonaları acınacak derecede bayağılıklardır.
Allah bir insanın tasarlayabileceğinden
kat kat daha yüce, güçlü, kutsal ve başkadır.
Bu bağlamda bir Michelangelo’nun eserleri
bile ayrıcalık oluşturmaz.
Kutsal Kitap’ta, Allah’ın kendisini
iki yolla gösterdiğini okuyoruz: Duyan kişinin
düşünmesi için kulağa aktarılan söz, ya
da gören kişinin izlemesi için görüm (rü’yet,
vizyon) yolu. Eski Antlaşma’da Allah kendisini
daha çok sözü aracılığıyla duyurdu. Fakat
seven ve acıyan Allah, kendi özduyurusu
için sözünü tek araç olarak kullanmadı;
görüm yoluyla anlama yeteneği olanlara olağanüstü
görünümlerle göründü.
Yüce Olan, nerede elçilerine göründüyse,
bu çaresiz insanlar ölü gibi yere yığıldılar;
çünkü Allah’ın izzeti insanların kutsal
olmayan doğalarını mahkûm eder. Böylesi
görünümlere mazhar olanlar, başlarından
geçeni tasvir edebilecek kelime bulamadılar.
İzlenen’in ulu gerçekliğini ancak karşılaştırmalarla
anlatabildiler. Müslümanlık
ve Hıristiyanlıkta Putperestlik Putlar Tapınma
Allahın emri Kiliseler incil
Resim,
Heykel İbadetiyle Savaş
İkinci Emir üzerinde derinlemesine
düşünülecek olursa, bununla yalnız Allah’ın
resmedilmesinin değil, her türden putçuluğun
yasaklandığı anlaşılır. Kim Allah’tan başka,
bir tanrıyı, figür ya da heykeli, oyma,
işleme bir süsü yüceltir, tanrılaştırırsa,
Allah’ın gazabına düşer.
Eski Antlaşma döneminde, özellikle
Orta Doğu bölgesinde kimi ülkelerin dağlarında
toplu tapınma için dikilmiş dev heykeller
vardı. Evler ağaçtan, metalden yapılmış
putlarla doluydu. Yaşam tamamıyla bu insan
ürünü, ölü, “yedek tanrıların” etkisi altındaydı.
Bunun sonucunda, ruhlardan ve cinlerden
korku aldı yürüdü; herkes bu dilsiz, ölü
tanrılarla konuşamayacağından kâhinlere,
sihirbazlara ihtiyaç duydu. Tek ve gerçek
Allah’ın tanınmadığı, ya da kapı dışarı
edildiği yere yedek tanrılar akın eder.
Müslümanlık
ve Hıristiyanlıkta Putperestlik Putlar Tapınma
Allahın emri Kiliseler incil
Kişi bu durumda onların savunmasız
kurbanıdır. Her türden çirkefin sergilendiği
bayramlar, sefahat ayinleri uzun süre Yunanlılar
ve Romalılar tarafından “kutlana geldi.”
Musa ve Eski Antlaşma peygamberleri yerli
halkların tanrılarına, kral eşlerinin komşu
ülkelerden getirdikleri putçu adetlere karşı
amansız bir savaş verdiler. Bugün Kahire,
Bağdat müzelerinde peygamberlerin lânetledikleri
tonlarca ağırlıkta heykeller görülebilir.
Özellikle turistler hayranlıkla izleyip
fotoğraflarını çekiyorlar bu “tanrıların.”
Akropolis’in merdivenleri, Luxor’daki kral
mezarlarının basamakları Avrupalı, Amerikalı
turistlerin ayakkabılarıyla bir zamanlar
Mısırlıların ya da Romalıların ziyaretlerinden
daha fazla aşınıyor. Sonsuzu göstermeye
çalışmak, çokları için çekici. İnsan, görmek
istiyor. Görünmeyenle, kavranmayanla yola
başlamak, çokları için çetin bir iştir.
Bu açıdan televizyon ikinci buyruğa karşı
bir meydan okumadır.
Yahudiler
ve Müslümanlarda Resim Yasağı
Sami halklarda (Araplar ve Yahudiler)
televizyon, video ve resimli basın artık
günlük yaşamın ayrılmaz, bir parçası. İslâm
aleminde 1350 yıl boyunca resim yasağı hüküm
sürdü; bunun sonucu orijinal bir sanat kolu
olan ARABESQUE doğdu. Çin camilerinden Fas
saraylarına, Rusya’dan Güney Afrika’ya kadar
İslâm kültür dünyasında bu sanatın örneklerini
görmek mümkündür. Çiçeklerin, bahçelerin
soyut tasvirleri, ağaç, metal ve taş üzerine
yapılmış geometrik figürler İkinci Emir’in
İslâm’daki yankılanışıdır. Özellikle bir
cennet bahçesini resmeden doğu halı
ve kilimleri tüm dünyada meşhurdur. Bununla
birlikte, modern yaşamla İslâm’i dünya görüşünün
çatışması, kimi ülkelerde, örneğin Suudi
Arabistan’da tuhaf sahnelere yol açmakta.
Yaya kaldırımı geçişlerinde başsız insan
figürleri içeren yol işaretleri bu gariplikler
cümlesindendir. Müslümanlık
ve Hıristiyanlıkta Putperestlik Putlar Tapınma
Allahın emri Kiliseler incil
İran, Hindistan ve Türkiye’deki Müslümanlar,
Sami halklarından farklı ruh yapıları gereği
Kuran’ın resim yasağına pek sıkı riayet
etmediler. Bugün bile, Araplar için bir
tabu olan Muhammet ve melek Cebrail’in resimlerine
bu kültür dairesinde rastlamak mümkündür.
Son yıllarda bir İslâm ülkesi tarafından
filme alınan Muhammet’in hayatı, izleyiciye
peygamberi asla göstermiyor. Bundan ötürü,
Arap dünyası için hazırlanan Mesih İnancı’nı
tanıtmayı amaç edinen film ve kitaplarda
Allah elçilerinin tasviri konusunda dikkatli
davranmak gerekir.
Yahudi anlayışına göre İkinci Emir;
hem Allah’ın, hem de putların resmedilmesini
yasaklıyordu. M.S.70 yılından sonra, Kudüs’ün
fethi ardından tapınağa giren Titus; değerli
hazineler, altından heykeller bulacağını
ummuştu. Tapınağın en kutsal bölümüne girdiğinde,
ağzı şaşkınlıktan bir karış açıldı: En kutsal
bölüm bomboştu. Allah madde değil, ruhtur;
bir resim ya da heykelle somutlaştırılmasına
izin vermez.
İsa’nın
Resimleri Kutsal Kitap’a Aykırı mı?
Mesih İmanlıları İkinci Emri farklı
anladılar. Oğlu’nun doğumuyla birlikte Allah
insan olmuş, insanlara görünmüştü. Böylece
İsa, “...Beni görmüş olan, Baba’yı görmüştür”
diyebildi (Yuhanna, 14:9). Yaradılışın amacı
O’nda gerçekleşti: “Tanrı insanı kendi suretinde
(resminde) yarattı. Böylece insan Tanrı
suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek
ve dişi olarak yarattı.” (Yaratılış, 1:27)
Her ikisi de Allah’ın bir benzerini canlandırmaya
atanmışlardı. Bu nedenle, insan çehresi
tanrısal yücelikten bir esintidir.
Yaradılışta sevinç duymak, çiçekleri,
hayvanları, insanları resmetmek hakkımızdır;
ama onları tanrılaştıramayız. Yaratılmış
olan, kesinlikle Yaratan’a dönüşemez. Nihayet
günaha düşüş ve “kötü”nün dünyamıza girişiyle
Allah’ın insandaki sureti de çarpıldı. Ancak
İkinci Adem, İsa kendisindeki tanrısal sureti
yeniden insanoğluna verdi. Pavlus O’nun
için, “Görünmez Tanrı’nın görüntüsü” diyor
(Koloseliler, 1:15).
Müslümanlık
ve Hıristiyanlıkta Putperestlik Putlar Tapınma
Allahın emri Kiliseler incil
İsa tüm insanlık için doğdu, öldü
ve dirildi. O bütün ırkları kuşatır, bir
Zenci, Çinli, Avrupalı ya da Sami olarak
tasarlanabilir. O, gerçek Allah’ın tüm zamanlar
için insan biçimindeki görünümüdür. O’nun
sevgisi, sevinci, esenliği ve sabrı hayal
ürünü bir teori değil, kavranabilir bir
gerçekliktir. Müslümanlık
ve Hıristiyanlıkta Putperestlik Putlar Tapınma
Allahın emri Kiliseler incil
Allah, İsa’nın şahsında yanımıza
geldi; etrafa tehditler saçan asık
suratlı Hind putu Kali gibi bir savaş tanrısı
değil, tanrısal gazabı bizim yerimize içmeye
hazır, sonsuz hayata kavuşabilmemiz için
ölümüne koşan kurbanlık bir “Kuzu” olarak
bizimle konuştu. Feda ve kurban düşüncesini,
O yüreklerimize yerleştirdi. Çarmıh (haç)
böylece Mesih İnancı’nın silinmez, kalıcı
sembolü oldu. Mesih’in dirilişi, O’nun bedensel
görünümüyle öğrencilerine görünmesinde doruğuna
ulaştı. O, bu görünmesinde öğrencilerinden
kendisine dokunmalarını istedi. Allah’ın
yaratıklarına uzak olduğu çağın artık kapandığı
ve Allah’ın Mesih’te görünümüyle varlığını
herkesçe kavranabileceği gerçeği kabul edilmeliydi.
(Luka, 24:39)
Mesih’in
İzleyicilerinde Görünümü
İsa, öğrencilerinin yüreklerini Ruhu
ile doldurdu; öyle ki, Allah’ın sevgisi
ve kutsallığı yine O’nun sevinciyle kendilerinde
görünmeliydi. Kin ve ölümün kol gezdiği
dünyada biz, Allah’ın Mesih’te kendini gösteren
“resmini” taşımakla yükümlüyüz. Ailemizde,
komşularımızın arasında, dostlarımızın yanında
Mesih’in elden ele dolaşan bir mektubu olmalıyız.
O, kendi resmini, görünümünü bizlere yerleştirdi.
O’nun erdemlerini bir ayna misali yansıtmalıyız.
Dünyanın dört bir bucağında Rabb’in gerçek
izleyicileriyle karşılaşan kişi, onlardan
her birinde Mesih esenliğinin ışıldayan
yüceliğini hemen hisseder. Yoksul, zengin;
yaşlı, genç; kültürlü ya da kültürsüz,
Müslümanlık
ve Hıristiyanlıkta Putperestlik Putlar Tapınma
Allahın emri Kiliseler incil
Çarmıha Gerilen ve Dirilen’in Ruhu
kime yerleşmişse, o kişi göğün parıltısını
aksettirir. İnsanlar yalnızca servetlerine,
ideolojilerine göre ayrılmıyor. İnce, ama
sonsuza dek geçerli bir hat yeniden doğanlarla
günahlarında ölüleri birbirinden ayırıyor.
Mesih’in girdiği yerde Allah, kendisini
görünür ve kavranabilir biçimde yansıtıyor.
Kendisini onurlandırmak yerine Oğul’u
yüceltmek, Kutsal Ruh’un temel ilkesidir.
İsa’nın izleyicileri de kendilerini ön plana
çıkarmazlar, yüceliğin tümünü Kuzu’ya verirler.
İsa’nın annesi Meryem ve kutsallar hayatta
olsalar, orada burada Oğul’un yerine
boy gösteren kendi resim ve heykellerinin
yok edilmesini isterlerdi.
Allah’tan başka iyi yoktur. Ancak,
lütuf sayesinde, aklanıp kutsandık. Meryem’e
ya da kutsallara dua etmek, onlardan yardım
ummak Kutsal Kitap’ın öğretisine aykırıdır.
Bunu yapan kişi, ikinci emri karşısına almış
olur; çünkü o, güvenini tümüyle Allah’a
vermiyor, Bu, güveni, Allah ile ölümlü yaratıkları
arasında paylaştırmaktadır. Ne bir resim,
ne de heykel; ne kutsalların emanetleri
ne de onların kemikleri kurtarış sunabilir.
Kurtarıcı gücü bize yalnızca Allah ve Oğlu
verebilir. Putlar O’nun katında yalnızca
nefret uyandırır.
Yeni Antlaşma’nın sırrı, Allah’la
izleyicileri arasındaki baba-çocuk ilişkisindedir.
Bu ilişkinin temeli, İsa’nın çarmıhtaki
barıştırıcı ölümü ve O’nun Baba’nın sağındaki
başkâhinlik makamıdır. Oğul bizim için,
bizi Göksel Baba’ya doğrudan bağlayan bir
hat kurdu. Bu ayrıcalığı görmek istemeyen
kişi, Allah’a yürekten güvenemez. Doğruluk,
bağış, ruh ve yaşam kaynağı yalnızca Allah
ve Oğlu’dur. Bundan ötürü şükür ve ibadet
yalnızca Üçlük’te bir Olan’adır.
Allah’ın
Kıskançlığı
Allah’a bağlı olanlarla O’na sırt
çevirenler arasındaki derin uçurum, kendisini
İkinci Emrin ceza tehdidiyle, uyulduğu takdirde
vaat ettiği göksel bağışla da belirgindir.
Yaratan yine “Ben” diyerek bir şahıs zamiriyle
karşımıza çıkıyor. Her şeye hükmeden, değişme
bilmeyen sadık Rab olduğunu üzerine basa
basa duyuruyor. O, sonsuz bir antlaşmayla
kendisini bize bağladı, bizden de aynı sadakat
ve teslimiyeti bekliyor.
Allah, kendisine olan sevgimiz konusunda
kıskançtır, bağlılığımızı putlar, din kurucuları,
servet ya da hurafelerle paylaşmamıza razı
olmaz. Allah tektir ve O’ndan başka kurtarıcı
yoktur.
Kuşaklar
Boyu Allah’a Hakaret
Allah’ın sevgisini horlayan, reddeden
ya da görmezlikten gelenlere yazıklar olsun!
Onlar, asmadan kendisini ayırıp kuruyan,
artık meyve getiremeyen çubukları andırıyorlar.
Sonsuz cehennem ateşinin yolcusudurlar.
Asıl yurdu, kökü olan Allah’ta kalmayan
kişi, bir tür zina işlemiş demektir; çünkü
canını Yaratan’ın yerine putların, dünyalık
partilerin hizmetine vermiştir. Allah yüceliğine
kimseyi ortak etmedi. O’ndan başka yaratan,
O’nun dışında Sonsuz Yargıç yoktur.
Müslümanlık
ve Hıristiyanlıkta Putperestlik Putlar Tapınma
Allahın emri Kiliseler incil
Gerçek
Allah’a dönmeyen, başkalarını ya da kendi
nefsini Rab edinen kişinin yüreği Yaratan’ın
sevgisine karşı taşlaşır. Böyle birinin
işleyemeyeceği kötülük yoktur; o hizmet
yerine başkalarını nasıl sömürebileceğini
düşünür. Allah’ı sevmeyen, insanları da
sevmez; o ne dünyayı anlayabilir, ne de
sorunlarını doğru değerlendirebilir. Çünkü
şaşmaz ölçekten mahrumdur. Körelmiş vicdanı,
yok olmuş basiretiyle o, güdülerinin elinde
bir oyuncaktır artık. Ayakta kalmak savaşında
bir hayvandan daha da iğrençleşebilir.
Türlü uyarılarına, sevgisinin sayısız
görünümüne karşın kendisinden ayrılmak isteyenleri
Rab de bırakır. Kendilerini dilediklerince
çökertmeleri için onları yüreklerinin şehvetlerine
terk eder. (örneğin Kral Saul, Yahuda) Bu
yasa hem bireyler, aileler, hem de halklar
için geçerlidir. Acı olanı, eşler de bir
arada Kötü’nün hizmetini kolaylaştırırlar;
bu çirkin ruhu kendilerinden alan çocuklar
yoluyla tanrısızlık bir sonraki kuşağa aktarılır.
İster yüzeysel bir hümanizm, isterse Allah
tanımayan sosyalizm adına olsun, açgözlülük
ve kıskançlığın egemen olduğu aile kendini
belli eder. Evde nasıl bir ruhun hâkim olduğu
çocukların gözlerinde anlaşılır. Yaşayan
bireyleri ya da ataları karanlık âlemle
meşgul olan, ruhlarla ilişkiye geçmek
isteyen, İsa’yla olmaksızın kurtuluşa ulaşmayı
arzulayan ailelerde uğursuz bir ağırlık
vardır.
İsa Kurtarıcı olarak gelmemiş olsaydı,
bu insanlar için hiç bir çare bulunamazdı.
Ama hamt olsun, İsa her insan için öldü,
tüm günahlıların üstündeki lâneti kendisi
yüklendi. O’na iman eden, topluluk ruhundan
ve tüm bağlardan kurtulur. “Her iman
edenin aklanması için Mesih, Kutsal Yasa’nın
sonudur.” (Romalılar, 10:4)
Allah’ın sözü, gerçek bir tövbe ve
Allah’a dönüş gerçekleşmediği takdirde,
bir aileye inen tanrısal cezanın üçüncü,
dördüncü kuşağa kadar uzanabileceğini bildiriyor.
Ama biz, fertleri katı bir yürekle yargılamak
yerine, onları sevmeyi, anlamayı öğrenmeliyiz.
Yahudiler ve Müslümanlar da atalarının Mesih
karşıtı ruhunun etkisinde, bu toplu “esaretin”
zincirlerinde yaşıyorlar. Karanlık güçlerin
pençesinden kurtulmak isteyen kişi, İsa’nın
adında kendisini kültüründen de çözmelidir.
İsa için yurdumuzu, güvenliğimizi terk ettiğimizde,
geleceğimizi ve sorumluluğumuzu O eline
alır. Müslümanlık
ve Hıristiyanlıkta Putperestlik Putlar Tapınma
Allahın emri Kiliseler incil
O
bize sesleniyor: “Ben, senin Allah’ın ve
Baban olan Rab, seni kendi nefsinden kurtardım,
adınla çağırdım; sen benimsin. Bırak tüm
bağlarını, bana sarıl; gücüme, sadakatime
iman et, sonsuza dek korunacaksın.”
Müslümanlık
ve Hıristiyanlıkta Putperestlik Putlar Tapınma
Allahın emri Kiliseler incil
Allah’ı
Sevmek, O’nun Sınırsız Bereketi
Allah’ı
sevip yücelten, O’nun sözüne düzenli olarak
çalışır, O’nun gücüyle yaşar. Tanrısal lütfun
derinliğini kavrayan kişi, kurtarışı, nimeti
ve sabrından dolayı O’na şükreder. Allah’a
karşı sevgimiz şükürde kendini gösterir.
Hamt eden kişi, her gün Allah’ın sözünde,
sayısız defineler, güç, bereket ve sorunları
için yöneltiş bulur. Güveyinin yazdığı mektubu
okumayan, hatta açmayan bir gelin hakkında
ne denilebilir? “Onu sevmiyor!” Oysa “gerçek”
gelin, sevdiğinin mektuplarını hızla açar,
defalarca okur, kimi yerleri üzerinde gece
gündüz düşünür, zihnine iyice yerleştirir.
Allah’ı seviyorsak, biz de O’nun kitaplarını
bize sevgiliden gelmiş mektuplarcasına “çalışır”,
düzenli olarak okur, önemli metinleri ezberleriz.
Yüreğimizi Allah’ın sözüyle doldurduğumuzda,
tanrısal iradeyi gerçekleştirmeye iten güce
kavuşuruz. Müslümanlık
ve Hıristiyanlıkta Putperestlik Putlar Tapınma
Allahın emri Kiliseler incil
Aileleri için sadakatle dua eden
anne baba, ailelerine kalıcı bereket bırakırlar.
Çocukları Allah’tan uzak büyümez,
geleceğe ilişkin açık, sağlam bir yolları
olur. Hiç bir baba çocuklarını imana zorlayamaz;
dayak kötekle onlardan kötülüğü çıkarmak,
zaten, imkânsızdır. Ama anne babanın örnek
yaşamı yetişmekte olan neslin bilinçaltına
iyice işler, onların somut yaşantısı çocukların
hatıralarında kuru sözlerden çok daha canlı
kalır. Annenin gözleri çoğu kez dudaklarından
daha tesirli konuşur, sevgisi çocuklarına
mezardan sonrada da eşlik eder.
Kendisini sevenlere Allah, bereketini
ailenin birinci bireyine kadar bağışlayacağını
müjdeliyor. Çocuklarını tanrısızlığın cirit
attığı bir ortamda yetiştirmek zorunda olan
ailelere bu vaat büyük bir tesellidir. Tanrısal
sevginin gücü, fırtınalı gecede bir deniz
fenerinin saçtığı ışık dalgaları gibi tüm
karanlıkları deler. Baba evinin ruhsal mirası
katlanarak artar.
Bin
kuşağın hangi zaman dilimini kuşattığını
içimizden hesap eden var mı? Her kuşağa
yirmi beş yıl verilirse, söz konusu olan
tanrısal bereket, yirmi beş bin yıl etkinliğini
gösterir. Torunların, torun torunlarının,
onların da torunlarının sayısını düşünecek
olursak, imanlı bir çiftin aracılığıyla,
ne büyük bir insan topluluğunun kutsanabildiğini
şaşırarak görürüz.
Ruhsal bir aileyi de gözümüzün önüne
getirebiliriz. İmanlı bir insanın, binlerce
kişinin susuzluğunu giderdiği, bir tanrısal
sevgi pınarına dönüşmesi mümkündür. Ancak
şu var ki, İsa’nın izleyicileri, iyilik
kaynağının kendileri olduğu iddiasında bulunmazlar.
Tam tersine onlar kanal, geçiş istasyonu
durumundadırlar. Rab kendisine kayıtsız
şartsız güvenen her kişi aracılığıyla lütfunun
doluluğundan bağışlar.
Ruhsal ya da bedensel ailesinin yaşamındaki
etkilerini yaşayarak hisseden kişi, dünya
kültürlerine bir başka gözle bakar. Yüzyıllar
boyu, yaşantı ve düşünce tarzı, Allah Sözü
tarafından etkilenmiş bir köy, kent ya da
ulusun fertleri şükür, sorumluluk duygusu
taşır, kanaatkâr olurlar. Müslümanlık
ve Hıristiyanlıkta Putperestlik Putlar Tapınma
Allahın emri Kiliseler incil
Ağzından kanlar saçan, intikam hırsıyla
yanan tanrılara -örneğin Hindistan ya da
Afrika’daki gibi- atalara, putlara tapınmanın
çehreleri kararttığı, muskalardan medet
umulduğu bir ülkede tutsaklık, korku ve
güvensizlik hâkimdir. Böyle yerlerde kadının
şerefi çamura atılır, yöneten, buyuran sürekli
erkeklerdir. Aşiretlerin birbiriyle çatışmaları
ilerlemeyi engeller. Yoksullar günden güne
daha yoksul, zenginler daha zengin olur.
Bir
Müslüman, Hindu ya da Mesih İmanlılarının
yoğun yaşadıkları bir köye giren kişi, ayak
bastığı yerin ruhunu hemen fark eder. Hayvanlar
bile bunun ayrımındadır; kimi yerde acımasızca
dövülürler, kimi yerde ise, şefkat görürler.
Büyük
Ayrım Müslümanlık
ve Hıristiyanlıkta Putperestlik Putlar Tapınma
Allahın emri Kiliseler incil
İmanlı anne ve babaların bereketi
hissedilip görülebilir. Birey ve ailelerin
refahı çoğu kez uyumlu bir yaşam sürmüş,
son nefeslerine dek fedakârca çalışıp dua
etmiş olan atalardan kaynaklanıyor. Burada
da, o dünyaları ayıran ince çizgiye tanık
oluyoruz. Bu çizgi sevenleri dindarlardan
ayırır. Tıpkı bir çocuk gibi Allah’a güvenen
insan, O’nun sevgisinde büyür, sevgi pınarını
andıran bir kişiye dönüşür. Allah’a dudak
büken, O’na sırt çeviren kişiyse, sevgiden
yoksun, taş yürekli bir yaratıktır. Günümüz
insanında sevginin körelmesi boşuna değil.
Allah’a dönmeyen, kin ve kötülük
kaynağı halini alır. Birçok çağdaş dünya
görüşü Allah’a böylesine bir başkaldırının
meyveleridir. Karl Marx, gençliğinde dindar
biriydi; ama sonra karanlık ruhlar alemiyle
ilişkiye girdiğinde, ölü maddeciliği yaşamlarının
tek esası olarak kabul edecek birçoklarını
saptırdı. Yeryüzünde cenneti, onun izleyicileri
de kuramadı; çünkü sıkılı yumruklarıyla
Allah’a başkaldırıyorlar. Sevginin kaynağı
olan Allah’ı inkâr edip, yerine insanları
putlaştıranlar, Allah’a kin duygusu içinde
yaşarlar. Hesap günü, karşılarında yalnızca
Allah’ın öfkesini bulacaklar. Müslümanlık
ve Hıristiyanlıkta Putperestlik Putlar Tapınma
Allahın emri Kiliseler incil
Sonraki
Sayfa (Üçüncü Emir - Allah'ın İsmini Boş
Yere Ağzına Almayacaksın) |